Agâh Özgüç Sinema Arşivi
Sinema yazarlığı zor zanaattır. Bir sinema yazarı, sinemacılar tarafından ne kadar çok sevilirse meslektaşları tarafından o kadar şaibeli bulunur! Tersi, yani ne kadar az sevilirse o kadar doğru yerde durduğu düşünülür. Aslında bu genelleme eli kalem tutan bütün gazeteciler için geçerlidir. Çünkü “habere konu olan” ile “haberi yapan” arasındaki ilişkinin tarafsız, şikesiz, şaibesiz olması gerekir. Şimdi hayatta olmayan bir görüntü yönetmeni, -onun ödül alabileceğini köşemde yazdığımda hiç tanışmamış, karşı karşıya bile gelmemiştik- Altın Portakal ödülünü kazandığında sette olduğu için bu haberi işgüzarlık yaparak ona telefonla bildirmiştim. İşte o yazı ve sonradan telefonla bildirdiğim ödül kazandın müjdesi yüzünden aramızda samimi bir arkadaşlık doğmuş ve bir daha hakkında hiç yazamamıştım. Her defasında, hem yazım hem de haber verişim yüzünden duyduğu minnettarlığı dile getirmesi ünlü “şemsiye kıssasını” mumla aratacak hale gelmişti.
Sinema yazarlarının bazılarında sinema yapanlara, onların hayat hikâyelerine, oyuncuların kullandıkları kostümlere, aksesuarlara, geride bıktıkları her türlü objelere, hatıralara, kısaca sinema dünyasının oluşturduğu muhayyile gıdıklayıcı atmosfere hayranlık vardır. Bu tür insanlar, yemez içmez, eğlenmez koleksiyon dükkânları, film yazıhaneleri, setler, bitpazarları ve sahaf sahaf gezerek buralarda bir tür arkeolog gibi objeler, kitaplar, film lobileri, afişler, eski biletler, gazete kupürleri ve daha akla gelen gelmeyen ne kadar şey varsa toplarlar.
Bu karakterdeki sinema yazarları içinde Agâh Özgüç’ün yeri çok farklı ve bir daha tekrarlanamayacak öznellikteydi. 1950’li yıllardan beri sinemaya, sinemacılara ait ne varsa toplayan, biriktiren ve muhafaza eden Özgüç’ün, kolilere konduğunda bir konteyner dolduracak kadar geniş koleksiyona sahip olduğunu bütün sinema yazarları bilir. Türk Sinemasının en şaşaalı dönemlerini yaşayan Agâh Özgüç, evinde defalarca şahit olduğum gibi arşivindeki her bir parçayla ilgili şahsi anıya sahipti. Anıları ona önemli bir ayrıcalık sağlıyordu. İnsanı etkileyen bir konuşmaya ve bir yazar üslubuna sahibi olmamasına rağmen Türk Sineması hakkında bilgi sahibi olmak isteyen, daha internete düşmemiş özgün bilgiye ihtiyaç duyan, başı sıkışan herkes ona müracaat ederdi. Hatta hangi filmini ne zaman çektiğini, ne kadar gişe yaptığını unutan yapımcıların Agâh Özgüç’e müracaat ettiği, fıkra olarak anlatılırdı.
Kuyubaşı civarında eşi Melahat Hanım ile birlikte yaşadığı mütevazı evlerinin bir odası, masallardaki 40. odalar gibi kapalı dururdu. Farklı bir biçimde ifade edersem, bu arşivdekiler, bazı koleksiyoncuların yaptığı gibi sadece koleksiyon parçası değildi. Agâh Özgüç’ün yazdığı, başta “Türk Filmleri Sözlüğü” kitapları olmak üzere birçok kitabında, sinema tarihinin parçası olmuşlardır. Bir başka söyleyişle onun koleksiyonundaki belgeler, raflara dizilmiş biblolar gibi göstermelik objeler değildi. Agâh Özgüç onlarla konuşurdu. Özgüç’ün kitapları, Özgüç ile fısıldaşan o arşivin çocuklardır.
Geçen yıl nisan ayında vefat eden Agâh Özgüç’ün, Türk Sinema Tarihi için önemli olan arşivi, şu anda bir depoda muhafaza edilmekteymiş. Gazeteci Mehtap Göral’dan öğrendiğim bilgiye göre, 40 civarında koli, havalandırma ve nem dengesi optimize bir depoda tutulmaktaymış. Aile bu arşivi muhafaza edemeyecek durumdaymış. Çünkü gerçek bir insan sever ve iyi bir sinema seyircisi olan eşi Melahat Hanım meflûçtur ve bakıma muhtaç halde yaşamaktadır. Durum bu olunca, Âlim Şerif Onaran, Nijat Özön, Rekin Teksoy, Giovanni Scognamillo gibi klasik sinema tarihçileri ekolünden sayılan Agâh Özgüç’ün arşivi-koleksiyonu için o soruyu sormak bana düştü!
50. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde Behlül Dal Sinema Müzesi açılışında Yılmaz Atadeniz ve Agâh Özgüç’ü müzenin tabelası önünde yan yana getirip fotoğraflarını çektiğim zaman sorduğum gibi şimdi de “Cumhuriyetimizin 100. Yılında Kültür Turizm” isimli prestij kitabının ön sözünde, “Bu süreçte, Kültür ve Turizm Bakanlığı icracı bir bakanlık haline döndü” sözleriyle bakanlığın eski bakanlık olmadığını ilan eden Kültür Turizm Bakanı Sayın Mehmet Nuri Ersoy’a sinemaseverler adına soruyorum:
- Agâh Özgüç arşivine de sahip çıkacak mısınız?
Yılmaz Atadeniz ve Agâh Özgüç, Behlül Dal Sinema Müzesi, 5 Ekim 2013.